Çokça ümit ve bir hayal, yalanı yaşanmışlıkla mayalanmış nice gerçek var sözümde. Hayatın özeti de bu sanırım, hayatın-ın özetine katlanırım ve galiba ruhumdan arıtıp seni, yarım kalan yüreğimden yazıyorum... Bütün sıkıntılar bende dursun, bırak bütün yanılmışlık bende kalsın! Ki hala varlığının endişesi sözlerime, Allah'ın selamı da üzerine olsun...
Biliyorsun! Kopardıklarından hariç takvimler var göğsümde; ağırlığı sen olan tonlarca mevsim! Kış desem eksik, yaz desem anlamsız, ne desem adında çözülmezi kalan sorularca mevsim... Seneye vurmaya cesaretim olmadı hiç! Ne saymayı bildim, ne unutmayı, ne ayrılıkla yetindim nede kavuşmak vardı hayalimde... Kağıt kalem boynunu büktü diye dayanamadı ellerim ve yazmaya cesaret ediyorsam adını, yalanı yok bu kanayışın; ilk defa özlemek geçiyor sözlerimden... Mürekkebin kaleme ihanetiymiş hece hece sıralanan cümleler! Bir ünlem seni anımsatır bana ve seni hatırlatır yirmi dokuz harf, acısı yıllanmış her kelime... Sebepsizliğinle kaldım yine! Kaç zamandır bir bahanen olmadı mı gönderecek? Sen sustukça nedeni bilinmez sualler çizdim gözlerime. Sonrası görülmeyecek bir ömrü vurdun, belki sadece kırmaktı niyetin ama nafile; çatısı uçmuş her hayalin fırtınası sensin ve patlayacak bir volkanı taşıyorsun sözlerinde... Bıraktığın gibi her şey! Ben hala çıplak vücut misali dillerde dolanmış ve sen hala; en saklı mahrem gibi bilinmezin ellerinde. Görme bizi görme! Ne haldeyiz diye doğrulma mezarından, kefenini yırtmasın hislerin. Senin için nice ölümlerden vazgeçtim; yaşamaktı arzuların ve yaşamak adına öldüğünü unut gitsin, vazgeçmeye sarıl sende... Düşünme hiç yalnızlığın, düşünme hiç sensizliğin, düşünme hiç bensizliğin, düşünme hiç bizsizliğin, düşünme hiç sessizliğin, düşünme hiç hissizliğin tesiri ne üzerimde...
Seni ihbar ettim gözlerime. Faili sensin bu cinayetin! Pişmanlığı, vurup gitmeden önce düşünecektin, düşünecektin işte! Rüzgarlarca sözlerin uğuldamayacaktı kulaklarımda... Veyahut saçların; düşmeyecekti öyle hayallerime... Kalbime batırdığın ellerini yıkamadan gitmeyecektin... Damlamayacaktı ojeli tırnaklarından, avuçlarına dolan kan... İçerken hayatımı şah damarımdan, dudaklarına bulaşan hatıralar; hiç değilse onları silmeyi bilecektin... Gömleğimi almayacaktın, üşürken sensizliğe... Ceketim ve iskarpinlerim; içinden beni de mi çalıp gittin? Her şeyi anlarımda; yokluğuna adım atarken ruhumdan ne istedin, dualarımı almak niye? Neden, nasıl, niçin; niye işte niyeeee? Neyse, neyse boş ver artık; tesbihim, sözlerim, paramparça hislerim, ümitlerim, düşlerim, yaşamak dedikleride sende kalsın! Ve en az benim kadar, ne olur iyi bak kendine...